Harley-Davidson Electra Glide Ultra Classic

Harley-Davidson Electra Glide Ultra Classic
Harley-Davidson Electra Glide Ultra Classic

21 Ekim 2010 Perşembe

Bu noktaya nereden geldim ...

Newyork, JFK Airport ,THY Lounge  09.10.2010  15.00 loc.

Bu noktaya nereden geldim;
Yıllar önce, şu anki eşim Siggi Hn. ile tanıştığımız dönemlerde, sohbetlerimiz esnasında “hayatta en büyük hayallerimden birinin Amerika’yı görmek” olduğunu, Amerika'daki jumbo şeyleri görmeyi çoook arzu ettiğimi defalarca dile getirmiştim. Kendileri Avrupa'lı olmanın avantajıyla bir çok ülke gibi Amerika’yı da görmüş olmanın verdiği ayrıcalıkla bana acır gibi bakıp; “ben de istiyorum senin de görmeni”der ve temenni de bulunurdu.
Yıllar geçti bu arzumu gerçekleştirebilmek için gerçekten çok çalıştım, ne demek Amerika'ya gitmek, Amerika vizesi almak bile sanki yeterli olacak gibiydi, gitmeye kalkmaya gerek bile yoktu, vize almak nasıl olacaktı.
Gezmeye para ayırmaktan çok daha önemli şeyler vardı.
Kısaca bu uzun yolculuğa her şeyimle hazır olmalıydım, her türlü imkanla.
54 yaşıma geldiğimde, yine içimde çocukluğumdan beri yatan motor, derken (sadece Chopper tipi) hevesi aileden biri gibi sevdiğimiz Ünal Akman tarafından yapılan sıkı baskı neticesinde gerçek oldu.Yok binemem, binersin, çok ağır, kontrolü zor, hayır kolay ve başka bir arkadaşım aile dostum Olcay Kışlalı da araya giriyor, binersin, binemem, ağır ...derken kendimi 1200 Sportser (Harley Davidson)’un üstünde buluyorum ...İlk büyük motorum ...1998 model idi. Tabii ki motor almakla her şey bitmiyor. Sırada güvenli sürüş var, bunun için güvenli giyisiler var...Bu konuda da kendisini çok sevdiğim ve motorculuğunu da örnek aldığım sevgili İhsan’la tanışıyoruz. (Turkuaz Deri) Bana gerçekten çok faydalı oluyor, onun tecrübeleri ve tavsiyeleri beni oldukça yönlendiriyor. Motoru aldığım anda yine saygı duyduğum eski motorcu sevgili Metin Erkerman Ağabeyim de diyor ki Fehmi’ciğim alacaksan bir büyüğünü al.. Ağabey ben bunu becerebilirsem ne mutlu bana bu fazla bile diyorum, öyle ya hayallerimdeki motor, daha ne istiyorum.. Bir süre, büyük hevesle hemen her gün biniyorum, tamam şehir içinde ama olsun. Büyük zevk alıyorum ve kullanımı da rahat hatta Metin Bey'in söyledikleri bile zaman zaman kulaklarımda çınlıyor; "Alıyorsan en büyüğünü al yoksa kısa bir süre sonra arayacaksın, değiştireceksin" ...
 Kısa bir süre sonra gerçekten dedikleri doğru çıktı Metin Bey’in, 2009 Şubat'ı İstanbul'da motor fuarına gidiyorum, şimdiki motorumu görüyorum; Fat Bob .... O günkü Türkiye Distiribütörü ile pazarlığa oturuyoruz ve alıyorum(alırken bana attıkları kazıkta ayrı hikaye)
Bu arada Marmaris’te Türk Chopper Motorsiklet Kulübü ile tanışıyoruz, birlikte çok güzel turlar yapıyoruz... Fethiye, Bodrum, Kuşadası, İzmir, bazı arkadaşlarla , Kemer, Antalya  derken yeni motorumla 1.5 senede yaklaşık 17000 km yol katetmişim.
Yolu biraz daha uzatıyorum, İstanbul’a bakım için gönderdiğim motorumu kendim getiriyorum. Sonra Datça'dan arkadaşım Orhan Sanlı ve oğlu ile Erdek-Çanakkale-Akçay-Foça –Marmaris yapıyoruz. Her şey güzel gidiyor, sırada efsane tur. Motorcuların rüyası "Route 66" var. Oturuyoruz, arkadaşlarla etüd ediyoruz, mali portresi filan, böyle karar veriyorum ve tur olarak internetten bulduğum, sevgili Herman’ın organizasyonu ile blogumda gün gün anlatmaya çalıştığım "Efsane Route 66"i tek başıma bitiriyorum.
Şimdi yeni yollar, hedefler, arıyoruz ... Yeni ufuklar, yeni maceralar ve keyifli sürüşler ...
Dostlarla, yeni mutluluklara ...
Sevgi ve saygılarımla ...

Fehmi Alev

8 Ekim 2010 Cuma

-THE END-

07.10.2010, Santa Monica LA,CA Ocean View Hotel, 23.15 Local Time

Her zaman ki gibi sabah erkenden kalkarak önce dışarı bakıyorum, muhteşem bir hava çok temiz , pırıl pırıl,yol için her şey uygun FRESH, Ama tabi çok soğuk bir eksik şeyim var pantalonun içliğini almadım ,üstüme 3 ad. almışım ama altıma almayı unutmuşum ,dizlerim dışında her yer sağlam. Güzel bir kahvaltı ,alıştım artık ,rutin olmaya başladı,her türlü hazırlık tamam, bugün final, sadece 138 mil olsa da en az 50 mili Los Angeles’ta olduğu için zor bir etap, programı ezberlemeye çalışıyorum imkanı yok arka arkaya en az 10 point var nasıl aklımda tutacağım hele şehir içinde trafiği merak bile etmiyorum. LOS ANGELES Amerika’nın en geniş arazisine sahip şehri diyorlarmış. Hiç mola vermeden çok rahat bir sürüşle LA’a girdim, sadece biraz dizlerim üşüdü, ama hava da biraz ısındı ve trafik çok sıkışık o da işime yarıyor rotaya bakıyorum, bu arada ısınıyorum. Derken dönüş noktalarını hiç şaşırmadan koca Los Angeles’ta elimle koymuş gibi buldum motoru teslim edeceğim yeri. Sabah 8.30’dan itibaren 138 mil yolu heyecanla hiç durmadan katettim ve sağ salim yol arkadaşımı ,hüzünle teslim ettim.
Böyle bir tur için beni teşvik eden, destekleyen tüm arkadaş ve yakınlarıma candan teşekkür ediyorum. Allah herkese böyle bir şey nasip etsin, unutulmayacak şeyler yaşadım. Bu turu organize eden Herman’a (Herman the German) da çok müteşekkirim ,yol programını çok güzel yapmış, ilk günlerde her ne kadar acemilik çektiysem de... Ayarladığı oteller de tartışmasız olabilecek en iyi otellerdi. “Thank you very much Herman.”
Buraya kadar gerçekten hiç yorgunluk hissetmeyen ben, motoru bıraktıktan sonra acayip yorgun hissettim kendimi, boşluktaydım sanki, hemen Harley Mağazası’nda bulduklarımı alıp otelime geldim, daha saat 14.00 idi banyo yapıp yatayım dedim ama yatamadım, hemen bir şehir turu alarak günümü değerlendirmek üzere kendimi dışarı attım. Hollywood, Los Angeles derken 23.00 oldu.
Yatmam lazım uçak yarın 11.30 New York, tekrar 8.30’da havaalanına gitmek lazım,
Böyle güzel bir yolculuğu, herkese diliyorum, bloğumu okuyarak paylaşan herkese de teşekkür ediyorum,
İnşallah başka yolculuklara......




6 Ekim 2010 Çarşamba













Best Western Desert Villa Hotel, Barstow CA, 06.10.2010, 17.30 Local Time


Bu sabah çok erken kalktım, heyecanlıyım tabii, tur bitiyor, Hemen, hava aydınlanır aydınlanmaz kapıyı açtım ve bir resim çektim. Çok kapalı görünüyor, yağmur yok ama zorlu bir etap olacağa benziyor. Biraz bilgisayarla uğraştım, resim filan yükleyip hava durumuna baktım Barstow yağış gösteriyor.  Nasıl olsa geçeceğiz bu etabı, yapacak bir şey yok , o zaman ne yapmalı, erken yola çıkıp günü uzatmalı diye düşünürken, asıl en önemli noktayı dün yağmur yüzünden kaçırdık , bugün atlamamalıyım, hemen giyinip dışarı attım kendimi. Aaaaa ne güzel hava açıyor, resepsiyona sordum ;hani R-66 in resimlerdeki meşhur tarihi berberi nerede? Tam karşı çaprazımızda,  baktım uzaktan; evet o berber,  sabah erkenden açıyormuş, eşiyle beraber, işte dedim nasılsa hava da açıyor....(Ne istedim de vermedi tanrım diye düşündüm: dün akşam, bana bir gün daha verseydin demiştim. İşte o şans, hemen motora atladım, yakın ama resim için lazım olabilirdi  yol arkadaşım, öyle ya her şeyi beraber paylaştık değil mi. ?
Bana 5 dakika verir misiniz dedi tarihi adam, gerçek tarih buydu işte, tam zamanında yakaladım atlasam gerçekten çok hayıflanacaktım.Tabii ki dedim vaktim çok günlerdir bu anı bekliyordum, bu arada tarihi eşi de hem dükkanı açıyor , eşyaları yerleştiriyor, hem paspas yapıyor bir yandan da iki lisanda söyleniyor kendi kendine , ama tahmin ediyorum konuşarak güç kazanıyor isyankarlığından değil. Hem Mohikanca, (imiş ...sordum) İspanyolcaya benziyor, hem de İngilizce, hem söyleniyor hem hediyelik eşya dükkanını hazırlıyor. Bunlardan bir şeyler de almalıydım. Berber amca hazırlığını yaparken ben de birkaç bir şey aldım ve hazırım dedi . Traş koltuğuna yatırdı beni, her şey sanki 1917 den beri…Yani doğduğundan beri oradaymış, aynen bu işe başladığı tarihteki gibi ;usturası ,traş köpüğü, aynası, havlusu ,komresi, her şeyi ve kendisi de tabi aynen o tarihteki gibi davranıyor ve kızı da geldi, rica ettim resmimizi çekti, traş bitti, masajını yaptı ve benim paramı bana ayrı öde lütfen dedi, düşündüm, dükkanı açarken içeri dalmıştım, önce kasayı açtı paraları saydı ve cebine koydu, sonra hazırlıklara başladı, bu arkadaşlara bu nostaljiyi yaşattıkları için bir sürü insan hakettiklerinden fazla para bırakıyor. Ben de bırakabilirim ama ne yapacaklar bu paraları ... Düşünebiliyor musunuz.. Ailece sadece çalışıyorlar, müşteri varmış , yokmuş farketmiyor sabahın erken saatinde açıp, kimbilir ne zaman kapatıyorlar, yani kazandıklarını harcayacak en ufak bir zamanları yok. Arabası bile 1917 model yarım kamyonet, ne yapacaklar parayı ; onları mutlu eden şey bence bir sürü ülkeden binlerce kişiyle tanışıp konuşmak. Hergün bu heyecanla dükkanlarını açıp bu heyecanla diri kalıyorlar.
Her ihtimale karşı sıkı birşekilde giyinip yağmur her an gelecekmiş gibi hazırlıklı yola çıktım, ilk durak Hackberry (R-66 in en meşhur hediyelik satılan yeriymiş,birbuçuk saat sonra oradayım (hava da gitgide güzelleşiyor) çok keyifli bir ilk durak , ne göreyim Teksas’ta bayağı muhabbet ettiğimiz bana çok ilgi gösteren, Thunderbird 57 model spor arabalarıyla aynı yolu yapan yaşlı çift; Heey dedi hanımı: “are you following us” gülerek ve çok mutlu olmuş şekilde....”from Turkeeeyyy....” .Aaaa dedim Türk olduğumu bile hatırladın...”I cannot forget this face....”.Ne mutlu bana ....5 dk.sonra arkadaşları diğer çift onlarda da Thunderbird var ....”Heeey ..You are here again..”.A aaa  dedim siz de hatırladınız...Dört çift ve dört araba aynı yolu katediyorlarmış. Bayanlardan birisi ben Türkiye’yi çok seviyorum , İstanbul’ da Panama Hava Yolları’nda çalışmıştım demez mi benim havaalanında  çalıştığım yıllarda 4 yıl çalışmış, Ne kadar küçük dünya dedi ve resimler çekerek ayrıldık. Hepsi teker teker dünkü fırtınaya yakalanıp yakalanmadığımı sordular beni bile düşünmüşler acaba nerede, ne yaptı diye, onlar da gidememişler Grand Canyon’a,(akşam Otel de TV’de seyrettim Arizona da Tornado Kasırgası bayağı zarar vermiş arabalar filan devrilmiş , Allahtan oralarda değildik , ama çok yakındım.
İkinci stop kovboy kasabası Oatman, resimlerde göreceksiniz yolda eşekler arabalar ve insanlara adeta yapışıyorlar bir şeyler konuşmak istercesine, yine bir resimde göreceksiniz adam arabayı yavaş yavaş ilerletiyor eşekte kafasıyla sanki geçme dur diyor .Her şey tarih gibi canlı şov da seyrettik bu arada, onu da videoya aldım, enteresan , caddenin ortasında yürüyoruz eşekler ,turistler , arabalar beraber, bir lüks cip içinde iki genç bayan ; hem de Türkçe “Tabii Alman aksanıyla: Türkiye’den misiniz, ama nasıl mutlu Türkçe konuştuğu için hem de Amerika nın bir ücra köşesinde...(benim yelekte Türk bayrağı varya)
“Evet” dedim “Ama siz ??” “Siz büyük ihtimalle Almansınız... ?“, “Evet”, dedi ” Türkiye’de kaldım biraz.” , Evet dünya gerçekten küçük ….
Bugün tavsiye üzerine hep R66’dan yol alıyoruz ama Allahtan yağmur filan yok virajlar ...aman allahım böyle virajlar yok hem sıcak bastırdı, hem çöl....diyorum buralarda bir bozulsa motor yandık,,,Hep aklımda yılan, çayan ...Hiç görmediğim cinsten hayvanlar demeye göreyim küçükte olsa 50-60 cm ve ince , rengi bozuk bir yılan , yolda Allahtan ölmüş, dağlara keskin virajlarla bir çıkıyor, bir iniyorum ,bitmiyor bir türlü o alıştığımız düzlüğe gelemedik, Californiya’ya girdik ya. Birazdan düzlük kurak tarlalar başladı, aşağı yukarı 140 mil yol almıştık. Daha var 160-170 mil daha , evet yine düzlüğe çıkınca bir tabela “en yakın dinlenme yeri 35 mil....” Bu sefer benzinci bile demiyor baktım çeyrek depo var nasılsa gider diyorum, Allah kahretsin gözüm depodan ayrılmıyor dedim herhalde bunu da yaşayacağız gösterge sanki hızla iniyor ve ufukta bina benzeri hiç bir şey görünmüyor, keşke otobandan mı gitseydim diyorum , iyice bitti bitecek sıfıra dayandı neredeyse ve bu arada ilk defa bir fare kadar ama aynen bir dinozor yolda karşıdan karşıya geçiyor...Aklıma neler geliyor saatte bir araba bile geçmeyen bu yolda kaldık şimdi diyorum ve bir garaj, tamirci, maalesef bizde yok,  günde en az 20 araç soruyor diyor,  en yakın benzinci için,  1,5 mil geriye gidin , sola dönün otobanın birleştiği yerde 7 mil sonra bir sürü kamyon göreceksiniz , orada var, bu yoldan düz giderseniz 28 mil... Bir düşünü dönüyorum gaz vermeye kıyamıyorum .Hani benzin doluyken otoyollarda alabildiğine basan ben  ve dediği yeri buluyorum koskocaman G A S yazmış, otobandan gitsem karşıma gelecekmiş,  adamın biri pompaya yaklaşıyor ve diyor ki oooo ne kadar zenginsin, baksana galonu 4 dolar.....Verilir mi bu para. .İçimden diyorum isterse 20 dolar olsun .....
Yola  devam,  bayağı geç kaldım, vakit kaybetmeden bu sefer otobandan gidiyorum tabi hava da günlük güneşlik ya ceketi meketi de çıkardım, bas Allah bas.kaybettiğim zamanları kazanayım, yüz mil daha basıyorum bakıyorum ki benzin yine bitiyor , ne kadar basarsan o kadar çok harcıyor,  ama şimdi umurumda bile değil çünkü sadece 12 mil kaldı ve en son Ghost City’i de görmeden bırakmayacağım belki bana 20 mil daha kaybettirecek ama gidiyorum orayı da aynı orijinali gibi saklamışlar, ben çok beğendim , en çok ta bugün resim çekme fırsatı buldum ve bayağı da yol yaptım bitirmeye ramak kala...320 mil. Otele geldim benzin bile almadım hemen birşeyler içmem lazım.
Yarına görüşmek üzere.....